30 Temmuz 2014 Çarşamba

Ashâb-ı Kirâm'dan İslâm Alemine: El Ele Ver!

12 Nisan 2014, 19:01
Geçenlerde Nureddin Yıldız Hoca bir hasbihâlini dinliyordum. Çok güzel bir suâl ve yanıta şahid oldum. Hattâ, bu suâl ve cevabı bana izlemeyi nâsib eden Allah’a hâmd olsun dâhi derim. Suâl ve yanıtı meâlen aktarayım:
Suâl: ‘‘İmâm Gazâli bu risalesinde intisap edecek şeyhte bulunması gereken şartları sayarken Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) dayanan bir silsilesi olması gerektiğini söylüyor. Avam tâbiriyle ‘‘el almayan mürşid olmaz mı?’’
Nureddin Yıldız cevaplıyor: ‘‘İmâm Gazâli burada özellikle ‘‘şatahatı sufiyye’’ şeklinde bir deyim kullanıyor. ‘‘Şatahatı Sufiyye’’ ne demek? Tasavvuf’un Şeriat’tan (Kur’an-ı Hakim ve Sünnet-i Seniyye) kaynaklanmayan dedikoduları demek. El almak, ayak vermek, göz dikmek, kulak kestirmek; bunlar Ashâb-ı Kirâm’ın literatüründe yoktur. Ashâb-ı Kirâm –Allah onlardan razı olsun!- el almamıştır, el ele vermişlerdir. El almak değil el ele vermek var bizde!’’ şeklinde hasbihâl devam ediyor.

“AH ÜSTADIM AH!”

“Ah Üstadım ah!.. ‘Ruh olmadan madde imarı, körler koğuşunu zînetlendirmekten farksızdır!’ diyordun… Ama İslâmcı geçinen eşek kafalı ve selâmeti düzene yamanmada bulan politikacı gürûhu da dahil, bu dilden anlayan hiçbir devlet adamı çıkmadı… Lâf aramızda, madde imarı filân da olmadı… Ama hepsinin hayatı, dünyanın en beleş mesleği haline getirdikleri işten, gıcır… ‘madde imar’ filân!” (SM, Damlaya Damlaya, sh. 59)

“Madde imarı”… Olmadığı bedahet, şu kadar aç ve yardıma muhtaç insan var, bu kadar işsiz var… AKP’nin madde imarı namına ortaya attıkları ise şovdan ibaret… Her biri birer mutlu cürüm – felix culpa…

FİKİRSİZLİK VE ESTETİKSİZLİĞİMİZ ÜZERİNE

Özellikle cumhuriyet sonrası dönemlere bakıldığında; Gerek basın-yayın, gerek çekilen sinema filmleri (gölge oyunu dahil) insanların algıların köreltilmeye başladığı utanç verici yılları görürüz. Şu an İslam dünyasının fikirsizliği ve -Üstad ve Salih Mirzabeyoğlu’nu bir tarafa koyduğumuzda- en başta mütefekkir eksikliği bundan kaynaklanır. Nasıl bir durumda olduğumuzu Rahmetli Cevat Ülger’in şu hatırası kanıtlar niteliktedir;

Rahmetli Cevat Ülger, yanına gelen insanlara iki resim gösterir. Bu resimlerin altındaki isim bölümünü eliyle kapatarak sorar hangisi daha güzeldir diye?